Londra farklı dönemler boyunca kültür, tarih ve yaşam kalitesiyle öne çıkan bir şehir olmuştur. Şehir bu cazibesini dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin ve yerleşiklerin kalplerini kazanmaya devam ederek korumaya ve en iyi şehirler sıralamasında zirvede kalmaya devam ediyor.
Resonance Consultancy (danışmanlık şirketi) tarafından yapılan ve dünya genelindeki 400 şehri kapsayan araştırmada şehirler liveability (yaşanabilirlik), lovability (sevilebilirlik) ve prosperity (refah) gibi ana değerlendirme kriterleri üzerinden karşılaştırıldı. En iyi 15 şehirin bulunduğu listeyi bu yazının en sonunda bulabilirsiniz.
Yaşanabilirlik(liveability) kriterlerinde şehirlerin doğal ve yapay çevre kalitesini değerlendirilmektedir. Yürünebilirlik ve bisiklet dostu olması, kaliteli parkların ve görülmeye değer yerlerin sayısı gibi faktörler incelenmekte. Ayrıca, şehirlerin en iyi üniversitesinin sıralaması, eğitim kalitesi, havaalanının ulaşılabilirliği ve şehir içi ve şehir dışı ulaşım bağlantıları gibi ana altyapı ve kurumlar da göz önünde bulundurulmakta.
Sevilebilirlik (lovability) kriteri ise şehrin canlılığı, kültürel etkinliklerin çeşitliliği, spor etkinlikleri ve imkanları, gece hayatı, alışveriş imkanları ve sosyal medyada paylaşılan hikayeler, referanslar ve önerilerin sayısına dayanarak değerlendirilmekte.
Refah(prosperity) kriterinde ise şehirlerin eğitim düzeyi ve işgücüne katılım oranı gibi temel göstergelerin yanı sıra, kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla (GDP) ve yoksulluk oranı gibi ekonomik ve sosyal göstergeler de dikkate alınmakta.
Son yıllarda dünya çapında yaşanan pek çok zorluğa ve Brexit’e rağmen, Londra’nın bu başarısı şehrin benzersiz kültürel mirası, yaşam kalitesi ve ekonomik gelişimiyle yakından ilgili.
Londra’nın kültürel zenginliği, dünya çapında öne çıkan müzeleri, tiyatroları, müzikalleri, canlı müzik mekanları ve sanat galerileriyle birlikte yaklaşık 800 kültürel ve tarihi aktivite çeşitiyle, şehrin yaşam kalitesini ve çekiciliğini arttırmakta. British Museum, Tate Modern, London Theatre District, Royal Albert Hall, O2 Arena gibi önemli mekanlar bunlardan sadece birkaç tanesi. Ayrıca, şehrin ulaşım ağındaki gelişmeler, özellikle yeni Elizabeth hattının açılması, diğer şehirlerle bağlantının geliştirilmesi için hızlı tren hatlarının yapılması gibi yatırımlar Londra’nın ulaşım altyapısını daha da güçlendiriyor. Ekonomik açıdan ise, Londra’nın yüksek yaşam standartları, iş fırsatları ve küresel ticaretteki rolü, şehri dünya çapında bir cazibe merkezi haline getiriyor.
Bununla birlikte, Londra’nın en iyi şehir olarak seçilmesindeki faktörler yalnızca kültürel ve ekonomik değil. Şehrin yaşanabilirlik özellikleri de dikkate alınıyor. Örneğin yürünebilirlik (Walk Score), eğitim düzeyi (QS Rankings) ve ulaşım olanakları (havaalanı bağlantıları gibi) da değerlendirme kriterleri arasında yer almakta. Tüm bu özellikler, Londra’nın sadece bir şehir olmanın ötesinde, yaşanabilir bir metropol olduğunu gösteriyor.
Sonuç olarak, Londra’nın dünya çapında en iyi şehir olarak seçilmesi, şehrin benzersiz kültürel mirası, yaşam kalitesi ve ekonomik potansiyelini yansıtıyor. Ve bu başarı, sadece bir yıl için değil, yıllardır süregelen istikrarlı bir performansın sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Londra, yaşayan bir şehir olarak, tarih boyunca olduğu gibi, gelecekte de dünyanın dikkatini üzerine çekmeye devam edecek gibi görünüyor.
Bu yönüyle de Londra, gayrimenkul yatırımcıları açısından istikrarlı, güvenilir ve avantajlı bir yatırım bölgesi olarak karşımıza çıkıyor.
